Sosyal öğrenme kuramı temel
alınacak olursa, insanların dış dünyadaki; yani sosyal hayatlarındaki
durumları ve olayları gözlemleyip, kendilerini model almaları da bir çeşit
öğrenmedir. Buradan hareketle, Özlem Gündüz Kalan hocanın da makalesinde
belirttiği gibi; “toplumu oluşturan her birey, çocukluktan başlayarak doğa,
sosyal hayat, ve kendi varlığıyla ilgili bilgiler ve düşünce biçimleri edinmeye
başlar.” Sosyal öğrenme kuramı temelinde
bireylerin başkalarını gözlemleyerek öğrenmeyi gerçekleştirdiğini öne sürer.
Dolayısıyla sosyal olgular özellikle bireysel kimlik edinme sürecinde, kitle
iletişim araçlarında kullanıldığında; insanların durumları ve olayları
içselleştirerek çıkarımda bulunmalarını ve bunları da sosyal yaşamlarında
uygulamalarını kaçınılmaz kılacaktır.
Birey zaman içerisinde gördüğü ve duyduğu bir takım durumları
içselleştirir ve ileriki yaşamlarında
bunları doğal birer davranışmışçasına sergiler. Sosyal bilişsel kuramın
öncülerinden eğitmen psikolog Albert Bandura, sosyal öğrenme kuramı ve sosyal
öğrenme kuramının eğitime yansımaları konusunda şunları savunur: “ bandura ve
onun gibi düşünenler için algılama, insan öğrenmesinde uyaran ve tepki
arasındaki arı değişkendir. Anlık durumlar bilinçli yaşantıyı etkilediğinde
algılayan birey bu duruma ilişkin fiziksel ve sosyal özellikleri belirli özel
eylemler aracılığıyla çağrıştırı. Anlamlı psikolojik durumlar (ipuçları) birey
belirli bir zaman diliminde etkileyerek, davranış oluşturmaya yarayan
beklendtileri oluşturu. Bu bilgiler ışığında, düşünecek olursak sosyal öğrenme
kuramı davranışsal ve bilişsel kavramları birleştirir ve birirleriyle tamamlar.
Bunun yanında bilişsel, davranışsal ve çevresel faktörlerin birbirnii
ektileyici yapısı vardır. dolayısıyla günümüz şartlarında düşünecek olursak: “
medya, bilişsel öğrenme ve birey gelişiminde çok önemli bri yere sahiptir.”
Diyebiliriz. Görsel ve işitsel zeka ile birlikte psikomotor öğrenme gibi bir
çok öğrenme yoluna ön ayak olabilecek medya, doğru kullanılmadığında toplumda
aşşılması güç yanlı kalıpyargılara sebep olabilir. Dolayısıyla medya,
insanların zihin algıalrı üzerinde çok etkili bir araç olup; toplum üzerinde
bir silah olarak da kullanılabilir. Son zamanlarda özellikle sosyla medya,
insanlar üzerinde farklı algılara sebep olmuştur. Özellikle, gençler arasında
bunu net olarak gözlemlemek mümkündür. Örneğin, sosyal medya dilinin yeni
kelimeleri (mana, trollemek, tuglife, fuckbody, online, one minute, olumbak git
vs….) dilimize de yerleştirmesi ya da günümüzde yeni insanlar tanımamnn tek
yolunun, sosyal medya olduğunu düşünen bir zihniyetin oluşması da kitle iletşim
araçlarının yanlı ve yanlış kullanımından doğan kalıpyargılara örnek olarak
gösterilebilir. Medya her zaman yansız ve duru olmalıdır. Dayatma ve sınırlamaları
içeren koyu ve eleştiriye kapalı her mataryel sağlıksız bir durumun işaretidir.
Kitle iletişim araçlarının toplumdaki ve bireyler üzerindeki
etkisi yadsınamayacak kadar fazladır. Doğru kullanımında çok fayda
sağlanabildiği gibi yanlış kullanımı da ciddi bir yanlışlıklar silsilesine
sebep olacaktır. Bu sebeple amaç sapkınlıklarının önüne geçebilmek için, medya
her zaman objektif olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder